Göktürk İmparatorluğu           Aşına Türk boyu            tarafından kurulmuştur. İlk kez           Türk adını           devletin resmi adı            olarak benimseyen Göktürk İmparatorluğu            olmuştur. Göktürklerin kendilerine özgü bir alfabeleri vardı.            Türkçenin tarihte görülen            ilk alfabesi Göktürklerinki olmuştur. Oniki milyon            kilometrekarelik bir alanda kurulan Göktürk            İmparatorluğu daha önce Büyük Hun            İmparatorluğuna karşı yürütülen ve başarıya ulaşan           Çin oyunlarıyla parçalanarak            yıkılmıştır. Toprakları üzerinde günümüzde Moğolistan, Çin            Halk Cumhuriyeti ve Rusya bulunmaktadır.
Göktürk İmparatorluğu           ilk resmi Türk            İmparatorluğu olarak Sibirya'daki            Yakut Türkleri ve Batı'da Ogur            Türkleri yani Bulgarlar            dışında Orta Asya'daki tüm Türk asıllı kavimleri ve boyları            çatısı altında birleştirmiştir. Göktürk            devleti, önemli bir siyasal örgütlenmeyi kurabildiği için yıkıldıktan sonra da etkileri diğer Türk devletlerinde sürüp gitmiştir. Kendilerine genellikle "Türük"            adını veren Göktürklerin kitabelerinde           Gök-Türk veya           Kök-Türk deyimi            geçmektedir ki, bu da göke ilişkin, kutsal Türk anlamına gelmektedir.
Büyük Hun İmparatorluğu'nun            dağılmasından sonra Asya steplerinde dağınık biçimlerde yaşayan Türk boylarını ilk kez bir araya getirerek yeniden büyük bir Türk İmparatorluğu kuran Göktürklerdir. Göktürklerin kökeni hakkında bilinenler Çin kaynakları ile sınırlı kalmaktadır. Bu kaynaklarda aslında efsanelerin ötesine gitmez. Bu durumda Göktürklerle ilgili bilgilerin çoğunluğu mitolojik karakterli olmaktadır. Çin            kaynaklarının anlattığına göre Göktürkler            eski Hunlardan inen bir koldur ve           Aşına ailesinin            soyundan gelmektedirler. Türkler Lin ülkesi ordusu tarafından büyük bir yenilgiye uğratılırlar ve halkın tümü öldürülür. Bu kırımdan yalnızca 10 yaşında bir çocuk kurtulur. Lin ülkesi askerleri yaşı küçük diye bu çocuğu öldürmezler ve yalnızca ayaklarını keserler. Kesik ayaklı çocuğu bataklığa atarlar. Dişi bir kurt bu çocuğu bulur ve etle besleyerek büyütür. Çocuk büyüyünce dişi kurt ondan gebe kalır. Lin ülkesi prensi çocuğun yaşadığını öğrenince onu öldürtmek için asker gönderir. Askerler hem çocuğu, hem de dişi kurdu öldürmek isterler. Kurt kaçarak Turfan bölgesindeki dağlara çıkar. Dağda, içi ot ve bitkiyle kaplı derin bir mağara vardır. Gebe kurt bu mağarada on erkek çocuk doğurur. Çocuklar büyüyünce dışarıdan kızlar ile evlenirler. Karıları gebe kalır ve her kadından yeni bir soy türer. Göktürk            İmparatorluğu'nu kuran Aşına ailesi bu on soydan birisidir.            Birkaç kuşak sonra kurttan türeyen topluluk mağaradan çıkar ve            Altay Dağları eteklerinde Juan-Juan'lara            bağlı olarak yaşamaya başlarlar.
Başka Çin kaynakları bu            efsaneyi değişik biçimlerde anlatmaktadır. Bir            Çin kaynağı ise Türkleri bir kuzey boyu olarak            benimsemektedir. Türklerin atalarının So ülkesinden geldiklerini, birçok kardeşleri bulunduğunu, bu kardeşlerinden birisinin kurttan türediğini, dağlarda yaşayan bu boyun daha sonra ateşi bularak ısındığını, Göktürklerin kurucusu Aşına ailesinin bu boyun başkanının soyundan geldiğini yazar. Başkan ölünce, çocuklar arasında başkanlık seçimi yükseğe sıçrama yarışı ile yapılır. Aşına'nın oğlu, içlerinde en genç olarak, en yükseğe sıçrar ve böylece başkanlığı ele geçirir. Bozkır dünyasında efsaneler gerçek sayıldığından Çinliler bunları            belgelemişlerdir. Genellikle, Göktürk devletini            kuran ailenin Aşına ailesi olduğu ve bu ailenin tanrısal kökenli bir kurttan türediğine inanılır. Göksel kurttan türeme, Aşına soyuna da            göksellik ve diğer boylar üzerinde soyluluk, üstünlük kazandırır.            Kurdun Aşına            soyunu ürettiği mağaraya "ecdat mağarası" adı verilir ve her            yıl atalara o mağaranın önünde kurbanlar sunulur.           Göktürklerin altından yapılma bir kurt başı taşıdığı, süslü bir tuğa sahip oldukları, devlet başkanının muhafız gücüne kurt denildiği belirtilmektedir. Göktürklerin bağlantılı olduğu            Hunlar'da bir kurt atanın varlığı hakkında doğrudan bilgi            yoktur. Turfan ve Altay yöreleri kurttan türeme            efsanelerinin yaygın olduğu yerlerdir.            Uygurların atalarının Hun başbuğunun kızının bir kurtla evlenmesinden türediğine benzer biçimde inanılır. Hatta daha ileri giderek Aşına soyunun Hunların ünlü başbuğu Mete'nin            soyundan geldiğini söyleyenler de vardır. Çin            Revnakları Aşına soyunun Hunlar'dan geldiğini ilke olarak benimsemektedirler. Aşına soyunun Hunların kuzey boylarından geldiğini ileri sürenlere de rastlanmaktadır.
Değişik bilgilerden anlaşıldığına göre,            Göktürklerin çekirdeğini, Kansu ve Şensi'de            geçici küçük devletler kuran Hun boylarının kalıntıları oluşturmaktadır. Aşına soyu bunların uzantısı olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Göktürk siyasal birliğinin kurucusu Bumin Han hakkında da           Çin kaynakları değişik bilgiler            aktarmaktadır. Kurttan türeme büyük oğlanın            Göktürklerin atası olduğu ileri sürülürken, soğuktan acı çeken bu boyu ateşi bularak ısıtan kişinin başkan seçildiği de yazılmıştır. Başkan seçilen bu torun daha sonra BüyükYabgu adı ile anılır.            Büyük Yabgu, Tuvu'nun            büyük oğlu Bumin Han, küçük oğlu            da İstemi Han'dır.           Göktürk devletinin siyasal birliği bu iki han tarafından kurulmuştur. Bu soy kütüğü belirlemesi Göktürklerin kökenini aydınlatmaktan uzaktır. Bilimsel açıdan, eldeki verilere göre söylenebilecek olan gerçek; Göktürklerin savaşlar ve yenilgiler sonucu Şensi ve Kansu gibi Kuzey Çin            bölgelerinden Altaylar'a göçmek zorunda kalan           Hun boylarının kalıntılarından türemiş olduklarıdır. Bu dağınık Türk boyları Aşına soyunun önderliğinde Türk budununu meydana getirmişlerdir.
Hun İmparatorluğunun            dağılmasından sonra Türkler Altay eteklerinde yaşarlarken,            stepler bu tür topluluklar ile doluydu. Çin sınırından            Avrupa içlerine kadar yayılan çeşitli boylar zaman içerisinde değişmeler göstermiştir. Bazı boylar birbirleriyle kaynaşmıştır. Çoğunluğu göç etmiştir. Savaşlar ve ticaret ilişkileri nedeniyle boylar arasında birçok alışveriş olmuştur. Avcı ve çoban boylar zamanla dağılmış ve Hunlar            Avrupa'ya göç edince onların yerini almışlardır.
Altaylar'da Juan-Juan'a            bağlı olarak demircilik ile uğraşarak yaşayan            Göktürkler, Bumin Han            başa geçince güçlenerek doğuya doğru açılırlar ve Çin sınırına            kadar gelirler. Başlangıçta ticaret amacıyla Çin sınırına gelen           Bumin'in oymakları demir eşya            satıp karşılığında pamuklu ve ipekli kumaşlar almak istiyorlardı. Bu            yoldan Çin İmparatorluğu ile iyi            ilişkiler geliştirmek istiyorlardı. Bumin'e            bağlı güçler Çin sınırına geldiğinde daha önceleri bu bölgelerde var            olan Topa devleti çöküş dönemine            girmişti. Topa devleti Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmıştı. Batı ve Doğu devletleri eski siyasal birliklerini yeniden kurabilmek için birbirleriyle savaşlara girmişlerdi. İç ve dış karışıklıklar içinde bunalan Batı Topa devleti rakibi           Doğu Topa devletinin ve           Juan-Juan'ların baskılarını            önleyebilmek için Çin sınırında görülen            Göktürk boyları ile işbirliği kurmaya çalışır. Bu amaçla            bir elçiyi Bumin Han'a gönderir.            Bozkır beyleri kendi aralarında boğuşurken            Çin uygarlığı önemli gelişmeler göstermişti. Çin'in            lüks tüketim malları bozkır beyleri arasında çok revaçtaydı. Çin'e haraç sunmak bu lüks maddeleri sağlamayı amaçlayan bir cins ticaret yöntemi olarak o dönemlerde göze çarpıyordu. Bu durum da bir Çin            devletinden elçi gelmesi, yeni yeni güçlenen            Bumin'in oymaklarını çok sevindirir.            Bumin 546 yılında            oymaklarının türlü ürünlerini sunmak üzere            Batı Topa devletine elçi gönderir. Bu sıralarda           Töles adı ile ortaya çıkan           Kaokü'ler            Juan-Juan'lara saldırma hazırlıkları içindedirler.           Bumin ve oymakları bu fırsattan            yararlanır ve Töleslere saldırarak            onları yenilgiye uğratır. Binlerce kişilik            Töles boyları Göktürklere            uyruk bir duruma getirilir. Bumin            oymakları Töleslerin            katılmalarıyla giderek daha da güçlenirler.            Bumin Juan-Juan'lara            saldırıya hazırlanan Tölesleri            yenerek, bağlı bulunduğu bu kavime hizmet sağlamış olur. Bu zaferinden            cesaret alarak Juan-Juan'ların            başbuğunun kızını ister. Başbuğ, Bumin'e            bir mesaj göndererek, "Siz            bizim demircilik yapan adi kölelerimizsiniz, nasıl olur da bizden kız            istemeye cesaret edebilirsiniz" diye çıkışır. Bunun üzerine Bumin            çok kızar ve gelen elçiyi hemen öldürür, iyice zayıflamaya başlayan           Batı Topa devletinden kız ister.            Zayıflayan devletin hükümdarı Göktürklerle            akrabalığa razı olur ve 551            yılında Batı Topa soyundan bir            prenses ile Bumin Han evlenir.           552 yılında            Batı Topa ile ittifak halinde olan            Bumin, Juan-Juan'lara            saldırır. Onları büyük bir savaştan sonra kesin bir yenilgiye uğratır.            Bu zaferden sonra Bumin           Kağan adını alır            ve Hanların Tanhu'sundan sonra Türklerin yeni imparatoru olarak başa            geçer. Tölesleri örgütleyerek            kendi oymaklarını güçlendiren Bumin Kağan            bu hazırlıklarının semeresini zafer sağlayarak alır.           Juan-Juan'lar yenilmelerine karşın            gene de Göktürk devleti için            önemli bir tehlike oluşturmaktadırlar. Yenik düşen bu kavim            Moğolistan'ı Göktürklere            bırakarak Topa devletinin            arazisine sığınırlar. Batı Topa            devletine sığınan Juan-Juanlar ise            aradaki anlaşma nedeniyle Göktürklere            teslim edilirler ve 555 yılında            hepsi öldürülürler. Juan-Juanların            bir kısmı Avrupa topraklarına kaçarlar ve bir süre sonra           Avar adıyla yeni bir devlet            kurarak yeniden tarih sahnesine çıkarlar.            Göktürkler gene 556            yılında Batı Topa devletiyle            beraber Moğolları ve           Tibetlileri yenerek topraklarını            genişletirler. Bozkır kökenli Batı Topa            devleti 557'de yıkılınca bu            devletin kalıntıları da Göktürklere            katılır. Kendi boy adlarını yitirerek içinde eridikleri Türk            boylarının adlarını alırlar. Altaylar'a göçen           Hun kalıntıları,           Töles oymakları,           Juan-Juan ve            Topa devleti kalıntıları Aşına soyunun yönetimindeki           Göktürk siyasal birliğinin            temelindeki çekirdeği meydana getirirler.
Devletinin batı kanadını, kuruluşta kendisi ile birlikte            çalışan küçük kardeşi İstemi'ye "Yabgu"            unvanını taşımak, dolayısıyla doğu kanadının yüksek egemenliğini            tanımak üzere veren Bumin, devleti            kurduğu ve Kağan ilan edildiği yıl içinde (552)            öldü. İstemi Han Batı'da            fetihlerini sürdürürken, Ötüken'de iktidara gelen           Bumin'in oğlu           Kolo ve onun erken ölümü üzerine            hakan olan oğlu Mukan zamanında           Göktürk İmparatorluğu en üst            düzeyine ulaştı. Heybetli görünüşü, parlak mavi gözleri, kudreti ile            büyük bir imparator olan Mukan Kağan,           555 yılında düzenlediği son bir            saldırı ile Juan-Juan'ları tarihe            mal etti. Hükümdarlığı kısa süren Kolo,            babasının geleneksel Çin dostluğu            politikasını sürdürmüştür. Çin ile iyi geçinen ve karşılıklı            hediyeler gönderen Kolo'nun            vasiyeti üzerine oğlu Mukan Kağan,           Juan-Juan'lar üzerine büyük bir            saldırı düzenler. İleri gelen beyleri öldürülen ve halkı kılıçtan            geçirilen Juan-Juan'ların siyasal            birliği dağılır ve kaçanlar Çin'e sığınırlar. Çin ile dostluk            politikası içinde kaçanlar teslim alınır ve öldürülür.           Mukan bundan sonra Doğu'da           Kitayları yıkar, onları Kore'ye            doğru sürerek topraklarını alır. Kuzey'de            Kırgızları egemenliği altına alarak bozkırda Türk            egemenliğini bir bütünlüğe kavuşturur.            Göktürkler, kuzey bölgesindeki dağınık boyları yönetmek            için kendilerine bağımlı kıldıkları Töles            boylarını kullanmışlardır.
Göktürklerin yükselme            döneminde Çin'in Doğu ve Batı olarak bölünmesi ve iç kavgalarla            uğraşması, Göktürklerin bozkır            imparatorluğu kurmalarını kolaylaştırır. Güçsüz kalan Çin            devletleri, Türklerin desteğini sağlayabilmek ve yağmalarından            korunmak için Göktürklere bol bol armağanlar gönderirler. Boy beylerine ve ileri gelenlere paylaştırılan bu armağanlar Göktürk Kağanı'na bağlılığı pekiştirmiştir. Kağan da bunun üzerine her fırsatta Çin'e elçiler gönderir. Çin'e giden elçiler genellikle bol armağanlarla geri döndüklerinden elçilik, Türk soylularının çok istediği bir görev olmuştur. Böylece elçilik Türk gelenekleri içinde yer alarak kurumlaşmıştır. Mukan Kağan zamanında           545 ile            597 yılları arasıda 400'e yakın elçi Çin'e            gitmiştir. 584 yılında Türk Kağanı kayınbabası olan Çin İmparatoru'na bir mektup göndererek, Çin ve Göktürk dostluğunun onbinlerce yıl süreceğini ve Çin'in kumaşları ile Göktürklerin hayvanlarının hep kendilerinin olduğunu vurguladı. Mukan Kağan, Çin malları ve            kumaşları sağlamak için iki Çin devleti arasındaki düşmanlıktan            fazlaca yararlanır. 563 yılında            Batı'daki Chou soyu Göktürklerin            desteği ile Doğu'daki TSİ soyu ile            savaşmaya karar verir. TSİ soyu bol armağanlar göndererek Kağan'ı sefere çıkmaktan alıkoymaya, Kağan'a kız vererek akrabalık kurmaya uğraşırlar. Kağan, Chou'larla birlikte TSİ            ülkesini yağmalar ama, savaşmadan geri döner. Daha sonra yalnız kalan           Chou'ları            TSİ'ler yenilgiye uğratırlar. Ertesi yıl Kağan'ın ısrarı            üzerine gene TSİ ülkesine           Chou'lar ile beraber yeni bir            sefer düzenlenir. Chou İmparatoru           Mukan Kağan'ın kızı ile evlenerek            akrabalık kurmaya ve böylece Göktürk akınlarından kurtulmaya çalışır.           Chou soyu ile her yıl yüzbin ton            ipek alınmak karşılığında anlaşmaya varılır ve bundan sonra           Chou'lar            TSİ'leri yıkarlar.
572 yılında           Mukan Kağan ölünce yerine üçüncü            kardeşi Tapo geçer.           Mukan'ın ölmeden önce yaptığı            vasiyet üzerine kağanlık oğluna değil, kardeşine geçer.           Tapo Kağan da ilk önceleri iki Çin devleti arasında sürüp giden karşılıklı rekabetten yararlanmaya çalışır. Her iki devlet de elçiler ve bol armağanlarla yeni dostluklar kurmak için çaba gösterirler. Sürekli gelen armağanlar aracılığıyla Çin devletleri ile ticaret gelişmeye başlar. Türk kağanlığına bağlı onbin kadar tüccar Çin kentlerine yerleşir. Geniş ayrıcalıklarla bu tüccarlar Çin bölgesinde ekonomiyi yavaş yavaş ele geçirirler. Çin ile ticaretin artması ve Çin lüks tüketim mallarının kolayca ve bol bol sağlanması Türk soyluları arasında Çin yaşam biçimine özentiyi artırır. Hatta bir budist misyoner, Çinlilerin zenginliğinin kaynağının budizm olduğuna inandırır ve böylece Tapo Kağan           Budist olur. Bir tapınak ve Buda heykeli yaptırır. Budizmi korumak ve yaymak için seferberlik ilan eder. Çin yaşam biçimine özenen kağan iki Çin devleti arasında dengeyi korumakta başarısızlığa uğrar, 577 yılında Chou            devleti TSİ devletini ortadan            kaldırır. Bunun üzerine Göktürklerin Chou            devleti ile arası açılır ve Tapo Kağan            ordusu ile Çin'in içerilerine girerek Pekin bölgesini yağmalar.           Chou'ların            TSİ prensini kaçırmalarına gözyumunca           Tapo Kağan'ın saygınlığı azalır.            Bu karışıklıktan yararlanan            Sui sülalesi Çin'de            egemenliği ele geçirerek,            ilk kez Çin tarihinde           ulusal birliği            gerçekleştirir. Böylece Çin tarihinde dört yüzyıla yakın süren            kargaşalık dönemi sona erer.
Çin ulusal birliğinin gerçekleştirildiği           581 yılında            Tapo Kağan ölür. Bundan sonra Göktürklerde kağanlık kavgası başlar. Göktürk yönetimi, egemen Aşına soyunun bağlı boyları paylaşmasına dayanmaktadır. Örneğin Mukan            Kağan Ötüken dağlarında oturur ve doğu bölgesinin            ordularını yönetirdi. Ama gene kağan unvanı taşıyan           Tite doğu boylarını,           Puli de batı boylarını yönetirdi.           Tapo Kağan zamanında ağabeyinin            oğlu İşbora Doğu'da, kardeşi           Puli ise Batı'da egemen durumdadır. Her iki küçük kağan da kendilerine bağlı askeri güçlere sahip bulunmaktadırlar. Ayrıca kendine bağlı bulunan boylarla Batı'daki barbarları yatıştırmak üzere Batı'ya giden ve oradaki boyları egemenliğine alan Bumin'in            kardeşi İstemi Han, Ötüken'de oturan kağandan tümüyle bağımsız ayrı bir kağanlık kurmak ister. Kendine bağlı savaşçı birliklerle Batı'ya doğru yönelen İstemi'nin siyasal birliği, çok daha eski dönemlerden beri bu bölgelerde yaşayan Türklerin boylarına dayanır. Bu Türklere Yabgu Türkleri            adı verilmiştir. Yabgu Batı Göktürk            hakanlarının unvanının ayrılmaz bir parçasıdır. Batı Türk yabguları            Ötüken'deki kağana biçimsel olarak bağlıdırlar. İstedikleriyle savaş ve barış yapmakta veya elçi göndermek, ticaret yapmak gibi konularda kendi yetkilerine sahiptirler. Batı ve Doğu Göktürkleri arasındaki gevşek dayanışma zamanla sarsılır ve giderek bir düşmanlığa dönüşür.
İstemi Kağan Altayların            batısından Tanrı dağlarına kadar olan bölgeyi kısa zamanda            egemenliği altına alır. O bölgelerdeki Türk boylarını örgütleyerek           İpek Yolu            kavgasına kalkışır. Roma İmparatorluğunun ipek ticaretine önem vermesi ile İpek Yolu'nun önemi giderek artar. Ortaçağda soylular ve zenginlerin evlerini süsleyen ince kumaşlar, ipek eşya, fildişi süslemeler ve bunların hammaddesi Çin ile            Hindistan'dan geliyordu. Bizans ve İran'da çok            gelişen ipek endüstrisinin ham maddesi de Çin'den gelmekteydi. İpek ticareti deniz ve karadan yapılıyordu. Deniz taşımacılığı pek gelişmediğinden karadaki İpek Yolu'nun önemi fazla idi. İpek ticareti ile ilgili ilk ana yol kuzey yoludur. Gobi Çölü, Hami Vahası,           Tanrı Dağları, Talaş kenti gibi bir doğrultuda bu yol            ilerlerdi. Kervanlar daha sonra Seyhun ve Ceyhun            ırmaklarını geçerek Kafkasya ve Karadeniz'e ulaşırlardı,           İran' dan geçilmek istenmediğinden Hazar Gölü'nün            kuzeyinden geçilirdi. Bunun yanında iki yol daha vardı. İkinci ana yol           Tufan, Karaşar ve Kuça'yı keserek Fergana            üzerinden Semerkand ve Buhara yönünde ilerlerdi. Üçüncü            ana yol ise Güney yolu idi. Hotan ve Yarkent yolu            ile Pamir'in yüksek yaylalarını aşar, Toharistan'ı            keserek Gazne üzerinden Hindistan'a gelirdi.            Hindistan deniz ve kara yollarıyla Anadolu'ya bağlanmıştı.           Çin kervanları Türkistan sınırlarını aşamazlar ve bu nedenle başka topluluklar ürünlerin Batı'ya taşınmalarına aracılık ederlerdi. Bazı İranlı boylar,           Semerkand ve Buhara çevresinden aldıkları ipeği Hazar            Denizi'nin yanındaki pazar yerlerine götürürlerdi.           Göktürklerin tutumu nedeniyle ipek            üretimi ve ticareti onların döneminde sınırlı kalmış, Çin ile           İran'a bağımlılık sürmüş ve Göktürkler            ipek ticaretini tekellerine alamamışlardı.
Akhun İmparatorluğu            Göktürklerin yükselme döneminde Güney Asya ile beraber İpek            Yolu'nun önemli bir kısmını da elinde tutuyordu.            Akhunlar deniz ve kara yolu ile Çin'den gelen            malların ulaştıkları ilk pazarlara egemen olmuşlardı. Bu yüzden            sürekli olarak Sasani devleti ile           Akhunlar arasında savaşlar            çıkardı. İstemi Kağan batı            bölgesine geldiğinde Sasanilerle            anlaşma yaparak Akhunların           İpek Yolu            üzerindeki egemenliğini kırmaya çalıştı.            İstemi Kağan, Sasani Kralı'na kız vererek akrabalık kurdu            ve Akhun ülkesinin topraklarını paylaşma konusunda anlaşmaya vardı. Akhun ülkesinin kuzey bölgelerini ele geçiren Göktürkler bundan sonra İç Asya kervan yolu ile            İpek Yolu'na egemen oldular. Ceyhun ırmağı           Göktürkler ile           Sasani devleti arasında sınır            olarak saptandı.
Göktürk İmparatorluğu'nun            güçlenmesi ve giderek yayılması, Sasani            devletini korkuya düşürür ve ipek ticaretini engelleyerek Göktürkleri sarsmaya çalışırlar. Göktürklerin getirdiği ipek ve benzeri eşyayı Sasaniler satın almazlar ve kendi ülkelerinden geçmesine de izin vermezlerdi. Bunun üzerine ipek ticareti Hazar            Denizi'nin kuzeyine doğru kaymıştı. İpek ticaretinin sarsılması ve            Göktürk-Sasani anlaşmazlığı üzerine, Bizans            devleti sürekli olarak İstemi Kağan'a            elçiler gönderiyordu. Bunun üzerine Sasaniler           Bizans üzerine, Göktürkler            de İran üzerine sefere çıktılar.            Göktürkler Horasan'ı aldıktan sonra            571 yılında Kafkasya'ya girdiler ve oradaki boyları kendilerine bağladılar. Bizanslılar Sasanilerin saldırıları karşısında sürekli elçiler göndererek İstemi            Kağan'ı Sasani devletine            savaş açması için kışkırttılar. Bu sıralarda            İstemi Kağan öldü ve yerine oğlu            Türk Şad geçti. Ancak bir çekişmeden sonra kağanlığa           İstemi'nin diğer oğlu           Tardu geldi. Çeşitli görüşmelerden            sonra Bizans ile anlaşma            yenilenmedi ve bir anlaşmazlık dönemine girildi.
Göktürkler çevreye            yayılırken Çin'de başa geçen Sui            hanedanı ulusal birliği sağladıktan sonra           İpek Yolu'nun denetimini ele geçirmek için harekete geçti. Bu amaçla Çin'in Türk devletlerine karşı geleneksel politikası olan iç kargaşalık yaratma, birbirine karşı kışkırtma yeniden gündeme geldi. Çin, "Yabgu"            unvanlı Batı Türk hükümdarı Tardu'ya            kurt başlı bir tuğ göndererek onu büyük kağan olarak tanıdığını            gösterdi. Ötüken'deki kağanı tanımadığını ortaya koyan           Çin, ayrıca çeşitli Türk boylarını            da birbirlerine karşı kışkırtmaya başladı.            Göktürkler giderek birbirlerine düştüler ve rekabet            yarışının hızı arttı. Bu dönemi anlatan           Koşo saydam yazıtlarında, küçük kardeşlerin ağabeyler, oğulların babalar gibi yaratılmadığı, bilge ve kahraman olmayan kağanların başa geçmesinden Göktürk İmparatorluğu'nun            zayıflayarak çökme noktasına geldiği yazılmıştır. Orhun            üzerindeki Doğu Kağanlığı ile            Talaş üzerindeki Batı Kağanlığı            hiçbir zaman iyi geçinemedi ve Asya'nın büyük kısmını elinde            tutan bu ikiz Türk imparatorluğu parçalanmaya başladı.           Bağar Kağan ile           Tapar Kağan,            573-583 yılları arasında başa geçtiler ve           Batı Göktürklerinin de tanıdıkları            son büyük kağanlar oldular.
Tardu Kağan cesareti ve            savaşçılığı ile babası İstemi'ye            benzemekteydi. İhtirası yüzünden Tapo'            nun açtığı ayrılık çizgisini daha da derinleştirdi.
Çinliler bu durumdan            yararlanarak ayrılığı körüklediler. Doğu            Göktürk Hakanı İşbora           Çin'e saldırıya hazırlanırken, Çinliler de           Batı Göktürk Kağanı olan           Tardu'yu destekleyerek iki Göktürk            devletinin arasını açmaya çalışıyorlardı. Çinliler           Tardu'yu destekledikleri için,           İşbora Çin'e karşı ortak            savaşı önerdiğinde Tardu bu            öneriyi dikkate almadı. Çin elçilerinin sürekli armağan ve iyi niyet            mesajları sonucunda da Doğu Göktürklerin            egemenliğini tanımadığını açıklayarak Göktürk            İmparatorluğu'nun parçalanmasına yol açtı.
 
KAYNAK:http://www.denizce.com/tdgokturk.asp