KARAHANLILAR
 
 			Karahanlılar Devleti'nin Türk  			tarihi açısından önemi, ilk kez Türk  			ve İslam sentezini yapan devlet olmasındadır. Türklerin, Müslümanlığı benimsemesinden sonra kurulan bu devlet, hem Türk, hem de İslam karakterini taşıyordu. Uygur alfabesini kullanırlar ve  			Türkçe konuşurlardı. Orta Asya'dan gelen 			Yağma Türk boyu tarafından  			kurulan Karahanlılar Devleti,  			yaklaşık olarak üç milyon kilometrekarelik bir alana yayılmıştı.
Türklerin göçebelikten  			vazgeçerek yerleşik bir yaşam sürmeye başladıkları dönemde, ortaya  			çıkan ilk  			Türk devleti, Karahanlılar Devleti'dir. Karahanlılar Devleti'nin kökeni epeyce karışıktır. Bir görüşe göre, Karahanlılar Devleti'nin kurucusu ve yöneticisi Göktürkler'in, 			Aşına soyundan  			gelen Karlukların  			bir koludur. Doğu Göktürk  			siyasal birliği 742 yılında  			dağılınca, bozkır egemenliği önce  			Basmıllara, sonra da Uygurlar'a  			geçer. Uygur ve Basmıllarla birlikte  			Göktürk Devleti'nin yıkılmasına katılan 			Karluk beği, ilkin 			sağ yabgu,  			daha sonra da sol yabgu  			yapılır. Sol yabgu, kağandan sonra en yüksek makamdır. 			Karluklar 			Çin-Arap ve 			Arap-Turgeş  			savaşlarından yararlanarak Balasagun ve Taraz  			bölgelerini ele geçirirler. Sekizinci  			yüzyılın ikinci yarısında Kaşgar'ı alırlar.  			Uygur devleti  			Kırgızlar tarafından yıkılana kadar 			Uygurlar'a bağımlı kalırlar. Uygur Devleti'nin ortadan kalkmasından sonra, Kırgızlar Türk geleneklerine değer vermediklerinden, bozkır egemenliğinin Ötüken'e bağlı olduğu inancı da yıkıldı. Yerleşik yaşama yönelen, Mani  			dinini benimsemiş Uygurlar'da, eski gelenekler değerini  			yitirdiğinden, henüz  			şaman olan ve soyunu 			Kağan Aşına  			sülalesine bağlayan  			Karluk yabgusu kendisini bozkırlar egemeninin yasal  			mirasçısı sayar ve büyük kağan anlamına gelen "Karahan"  			unvanını alır. Tarih kaynaklarında Karaordu veya Kuzordu diye geçen 			Balagasun'u başkent yapar.
Bir başka görüş ise, Karahanlı Devleti'nin kökenini, Doğu Göktürk ve Uygur siyasal kuruluşlarının temel öğesi oları Dokuz Oğuzlara  			bağlar. Buna göre Türgeş'ten  			sonra Karluklar, 			Onokların dağılmasını önleyemeyen ve İslam fetihlerine direnemeyen zayıf bir topluluktur. Karahanlı Devleti'ni, Dokuz Oğuzlardan gelen Yağma sülalesi kurar. Dokuz Oğuzlar'dan bir bölüm ayrılarak, Karluk Türkleriyle birleşir. Türk kağanı bundan hoşlanmaz ve Dokuz Oğuz'u Karluk  			ve Kimek arasında bir yere, Sarısu bölgesine  			yerleştirir. Yağma adlı Dokuz Oğuz şefinin topluluğu orada barınamaz, kağanın yanına gider. Yağma boyunun yöneticileri Dokuz Oğuz kralları ailesinden gelmektedir. Yağma kralları genel olarak Buğra Han  			unvanını taşımaktadırlar. Yağmalar Kaşgar ve Narin  			arasındaki bölgede yaşarlar. Buğra Han  			unvanlı Karahanlılar da  			Kaşgar kenti ile sıkı bir bağlantı içindedirler. Karahanlı sülalesinin Yağmalarla bağlantıları bazı otoritelerce kesin sayılmaktadır.
 			Karahanlılar, ister 			Göktürk-Aşına-Karluk,  			ister Dokuz Oğuz-Uygur  			kökenli olsunlar, bölgede göçebe boyları birleştirerek önemli bir  			siyasal birlik kurarlar. 			Altay-Türk bozkır sistemine göre bu boy toplulukları, büyük ve küçük kağan arasında paylaştırılır. Doğu bölgesine egemen büyük kağan,  			Balasagun'a yerleşir ve Arslan Karahan  			unvanını taşır. Batı'daki küçük kağan ya da ortak kağan ise önce  			Taraz'a daha sonra Kaşgar'a yerleşir ve 			Buğra Han unvanını taşır.  			Arslan, Çiğil  			boyunun, deve ise Yağma  			boyunun simgesidir.
Boyların paylaşılması sülalenin daha alt birimlerinde de sürer. Karahanlı soyundan dört alt kağan ile altı hükümdar vekili, iki başhükümdarı izler. İki alt kağan için, simge adlarıyla birlikte Arslan İliğ ve 			Buğra İliğ unvanı kullanılır.  			Hükümdar vekilleri ise Yinal unvanını taşırlar. Her rütbenin belirti bir unvanı vardır ve bu rütbeler hiyerarşik bir sistem meydana getirirler. Arslan İliğ yeri boşalınca Yinal, Arslan Han yeri boşalınca da Buğra Han yerine geçer ve eski unvanı bırakıp yeni unvan taşımaya başlar. Ne var ki, aile içindeki bu hiyerarşinin sık sık çiğnendiği ve bu yüzden savaşların çıktığı görülür. Karahanlıların ilk saptanan büyük kağanı Bilge Kül Kadir Han'dır. Ondan  			sonra, oğulları Bazır Arslan Han 			Büyük Kağan, 			Oğulcak Kadir Han ise 			Ortak kağandır.  			Ama yeğeni Satuk, savaşla 			Oğulcak'ın yerini alır ve 			Satuk Buğra Han olur. Onun oğlu 			Baytaş büyük kağan  			Arslan Han'ı yenerek sülalenin bu  			kolunu ortadan kaldırır, kendisi başa geçerek 			Büyük kağan  			olur. İlk kez İliğ unvanını kullanan kardeşi  			Süleyman'ın oğlu Harun Buğra  			Han'dır. Buhara'nın kesin fethini sağlayan 			Nasır, 			Arslan İliğ  			unvanı ile alt kağandır. Ağabeyi Togan Han 			Büyük Kağandır. 			Harun'un oğlu 			Yusuf Kadir Han, 			Arslan İliğ'den  			daha üst rütbede ortak kağandır. Bir süre sonra 			Arslan İliğ  			kendisini Büyük Kağan  			ilan eder ve ağabeyi ile savaşmaya başlar.  			Nasır ölünce kardeşi Mansur 			Arslan İliğ  			olur. O da kendisini büyük Kağan olarak ilan eder, küçük kardeşi 			Yinal Tekin ise onun yerine 			Arslan İliğ  			olur. Gerçek Büyük Kağan Togan  			ile savaşa girişirler. Togan Han  			bu savaşta ölünce onun yerine yasal olarak 			ortak Kağan 			Yusuf Buğra Han geçer. 
Bulundukları eyaletlerde bağımsız boylar bulunmasına karşın, Karahanlı soyu birbirlerinin rütbe ve eyaletlerini ele geçirmek için iç savaşı sürdürürler. Karahanlı soyunun sürekli olarak birbirleri ile boğuşması devletin iç ve dış güvenliğini sarsar, bu nedenle de Karahanlı Devleti bir süre sonra parçalanır ve ortaya Doğu ve Batı olmak üzere iki ayrı Karahanlı Devleti çıkar. Önceki Türk devletlerindeki gibi Karahanlı Devleti de Doğu ve Batı olmak üzere geleneksel biçimde bölünmekten kurtulamaz.
 			1040 yılında Karahanlı Devleti ikiye bölünür. 			Batı Karahan Devleti  			Semerkand ve Buhara gibi büyük 			İran-İslam  			kültür merkezlerini sınırları içine alır.  			Doğu Karahan Devleti ise başkent olarak Kaşgar'ı  			seçer ve daha çok Buda  			ile Mani  			dininin etkin olduğu bölgeleri sınırları içine alır. Ne var ki, ilk 			Türk-İslam  			edebiyatı, İran-İslam  			etkisindeki Batı devletinde değil de Doğu  			Karahan Devleti'nde gelişir. Gerek Batı, gerekse Doğu devletlerinde eski siyasal sistem sürer. Karahanlı soyundan büyük Kağanlar, ortak kağanlar, iliğler ve yinallar geniş bağımsızlık içinde kendilerine bağımlı bulunan boyları ve kavimleri yönetirler.
 			Karahanlı Devleti, göçebe bozkır düzeninden klasik İslam devletine bir geçiş aşaması olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Askeri güç geniş ölçüde göçebe savaşçılara dayanmaktadır. Prensler kentlerde otururlar. Soylarına bağlı kavimlerin askerleri, savaşçı niteliklerini yitirmesinler diye bu kentlerin yakınında kurulan çadırlarda göçebe yaşamı sürerler. Askeri gücünü Selçukluların 			Oğuzlarına dayandıran 			Ali Tegin Buhara'da  			oturmaz, kent yakınında  			Karluk Ordu adını verdiği ordu karargâhında otururdu.  			Bastırdığı paralara da Karluk-Ordu adını vermiştir.
Karahanlıların tarihi konusunda Batılı ve İslam kaynakları pek birbirini tutmamaktadır. Bu devletin adının Batılı tarihçiler tarafından verildiği ve güçlü hanlılar anlamına gelen Karahanlılar olduğu da ileri sürülmüştür. Karahan, karaordu Türkçe'de  			büyük baş ve güçlü anlamında kullanılmıştır. 			İlig unvanı bu  			devletin kurucusu olan hanedanın bir özelliğidir. Bu unvan 			arslan ve 			buğra ile birlikte devletin dört alt kağanından ancak ikisi tarafından kullanılmıştır. Devlet yapısı ve yönetimi olarak eski Türk sistemini uygulayan Karahanlıları, İran sistemini bilen Müslümanlar hiç anlamamışlardır. Karahanlı Devleti'nin yapısı kadar sülalenin kaynağı da tarihsel belgelerde tartışmalıdır. Çeşitli kaynaklara göre Karahanlı sülalesinin orijini olarak Uygur kökeni, 			Türkmen  			kökeni, Yağma  			kökeni, Karluk  			kökeni, Karluk-Yağma  			kökeni, Çiğil  			kökeni, Tuchu  			kökeni gibi çok değişik görüşler ileri sürülmüştür.
Bölgedeki karışıklıklardan  			yararlanan Karluklar 			740 yılından sonra Balasagun  			ve Taraz yörelerini ele geçirmişlerdir.  			Tibetliler ile Uygurlar  			arasındaki savaştan yararlanan Karluklar, 			Kaşgar kenti ve civarını da ele geçirme şansına sahip  			olmuşlardır. Kırgızların  			Ötüken ve bölgesini işgal ederek, Uygur  			Devleti'ni yıkmasından sonra, bozkır yöreleri başsız kaldı. Bunun  			üzerine kendi soyunu Aşma  			sülalesine bağlayan Karluk Yabgusu kendisini bozkırların yeni  			egemeni ilan ederek büyük kağan anlamında  			Kara-Hakan adını aldı. Merkez olarak 			Çu boyunda  			Balasagun civarında bulunan 			Karaordu seçildi. Yeni devlet kendisine bağlı bulunan kavimleri yarı yarıya böldü ve iki kağan yönetiminden çift hükümdarlık sistemine geçti. Doğu bölgesinin egemeni Büyük Kağan Karaordu kentinde yaşıyordu. Aynı zamanda Arslan Kara Hakan unvanı ile de tüm Karahanlıların en üst düzeydeki egemeni oluyordu. Batı bölgesinin yöneticisi Serik Kağan önce  			Taraz'da sonra da Kaşgar'da oturmuştu. 			Buğra Kara Hakan adı ile Batı bölgesinin yöneticisiydi. Karahanlı devletinde bir hiyerarşi vardı ve çeşitli unvanlar yükselme sırasına göre kazanılırdı. Bir üst makam boşaldığı zaman onun altında bulunan, o üst makama geçerdi. Üst düzey unvanları hep devlet kurucusu hanedanın üyelerine veriliyordu.
Kağan hanedanının yanı  			sıra bir de başta Yuğruş  			olmak üzere vezirler topluluğu bulunuyordu. Başkomutana 			Subaşı, saray  			nazırına Tayangu,  			bitikçi ve maliye nazırına da 			Ağıcı denirdi.  			Bu tür görevlere hanedan ailesinden olmayanlar da getirilirdi.  			Sülaleden gelen hükümdar vekilleri 			irken, 			sağan, 			inanç, 			ongun, 			toğrul  			adlarını taşırlardı.
İlk Karahan hükümdarı 			Bilge Kül Han önce 			Samanoğulları ile savaşmak zorunda kalmıştır. Samanoğullarını yenerek ülkesini genişleten bu kağanın yerine daha sonra iki oğlu geçti. Oğlu Bazır, Arslan Han adı ile Balasagun'da, 			Oğulcak da Kadir Han adı ile  			Taraz'da başa geçtiler. Samanoğulları Taraz'ı ele geçirince  			Oğulcak da Kaşgar'ı merkez yaparak devleti yeniden düzenledi.  			Bu arada asi Samanoğulları'ndan birisinin ülkesine sığınmasına izin  			veren Oğulcak, yeğeni 			Satuk'un bu adam aracılığıyla  			Müslümanlığı benimsemesine yardımcı oldu.  			Satuk'un Müslüman olmasından sonra, Karahanlı devletinin  			Batı kısmında Müslümanlık hızla yayıldı.  			Satuk Müslümanlık sayesinde yavaş yavaş güçlendi ve 			Büyük Kağan olmak için mücadeleye başladı. Müslüman gönüllülerden oluşturduğu ordusuyla Doğu bölgesinde egemen olmak için hazırlandı. Aral Gölü  			ve Hazar Denizi arasında yaşayan  			Oğuzlar bir süre sonra Müslüman oldular. 			Satuk Buğra Han Müslümanlığın  			verdiği yeni güçle kısa zamanda devlete ve bölgesine egemen oldu. 			Satuk Buğra Han'ın  			955 yılında ölümünden sonra yerine  			geçen oğlu Baytaş Musa babasının büyük kağan ile başlattığı savaşı kazanarak hanedanın doğu kolunu ortadan kaldırdı ve kendini büyük kağan ilan etti. Bu noktadan sonra tüm Karahanlı Devleti Müslümanlığı benimsedi. 960 yılından sonra Karahanlı Devleti artık tam anlamıyla Müslüman bir devlet olarak yaşamını sürdürdü. Karahanlı Devleti tümüyle Müslüman olduktan sonra civar bölgelerin de Müslüman olması için İslam cihadı doğrultusunda savaşlara girişti. Musa'nın yerine geçen oğlu 			Hasan Musa da babasının  			başlattığı Müslümanlığı yayma savaşlarını sürdürdü. Kaynaklarda 			Arslanhan veya 			Karahan adı  			ile geçen Hasan Musa Kağan  			zamanında Samanoğulları devleti yıkılmış ve Fergana bölgesini  			Karahanlılar Devleti almıştı. 992  			yılında, Satuk Buğra Hanın  			torunu Harun Buğra Han orduları  			ile Buhara ve yöresini ele geçirdi.  			Selçuklular arkadan orduları ile baskı yapınca 			Karahanlılar geri çekildiler ve  			bir yıl sonra Samanoğulları  			Buhara'ya yeniden sahip oldular. Harun  			Buğra Han ölünce yerine oğlu  			Ahmed Togan, han unvanı ile geçti.  			Togan Han sonradan  			Samanoğulları Devleti üzerine iki sefer düzenledi ve  			bütün Seyhun havzasını devletinin sınırları içine kattı. 			Ahmed'in kardeşi 			Nasır da 			İlig Han  			unvanı ile Batı kağanlığına geçti ve 999  			yılında düzenlediği büyük bir sefer ile Buhara kentine  			girerek Samanoğulları Devleti'ni  			yıktı, hazinelerini ele geçirdi. 1002  			yılında Samanoğulları ayaklanmak  			istediler ama, başaramadılar. Selçuklular  			bir yıl sonra Karahanlıları  			bozguna uğrattılar ama,  			İlig Han bir yıl sonra bu bölgeyi yeniden egemenliği  			altına aldı. Bu arada Gazne Valisi  			Sebük Tekin ölmüş yerine oğlu  			Mahmud geçmişti. Gazneli Mahmud  			Karahanlılar ile bir anlaşma yapmak istedi, 			İlig Han ile  			yapılan anlaşma sonucunda Ceyhun ırmağı iki devletin ortak  			sınırı oldu ve Mahmud, 			İlig Han'ın  			kızı ile evlendi. İlig  			Han tüm Samanoğulları  			ülkesini ele geçirmek istediğinden Mahmud  			Hindistan'dayken harekete geçti. Durumdan bilgisi olan 			Mahmud geri dönerek  			Karahanlıları yendi. İlig Han intikam almak için Hotan  			tarafında bulunan Yusuf Kadir  			Han'dan yardım istedi. 1008  			yılında Belh yakınlarında yapılan savaşı, ordusunda  			Hindistan'dan getirdiği filler bulunan  			Mahmud kazandı.
Bu yenilgi Karahanlı Devleti için büyük bir dönüm noktası olmuştur. Yenilgiden sonra Karahanlı Devleti'nde hanedan ve taht kavgaları başladı. Bunun sonucunda Nasır bağımsızlığını  			ilan etti. Büyük kağan Ahmed de  			kardeşine karşı Gazneli Mahmud  			ile dostluk anlaşması yaptı. Bir yıl sonra  			Nasır kardeşine karşı bir sefer açarak Kaşgar'a  			doğru yola çıktıysa da şiddetli kış yüzünden bu seferi  			sonuçlandıramadı. Gazneli Mahmud  			bu hanedan anlaşmazlığını çözmek için aracılık önermiş ama 			Nasır ölünce konu kendiliğinden  			çözüme kavuşmuştu. Nasır'ın  			yerine üçüncü kardeş Mansur  			geçtikten sonra Karahanlılar  			tarihi ciddi boyutlarda karışıklık dönemine girdi. 			1016 yılında 			Mansur büyük kağana karşı  			harekete geçerek kendisini büyük kağan ilan etti. Buna karşılık  			büyük kağan Ahmed'i oğlu ve  			kardeşi destekliyordu. Mansur'un  			darbe girişiminden sonra iki taraf arasında yoğun çatışmalar  			başladı. Bu iç savaş sırasında Gazneli  			Mahmud da Harzem'i işgal etti. Karahanlılar kendi  			içlerindeki kavga nedeniyle bu işgale seyirci kalıyor ve hiçbir şey  			yapamıyorlardı. Ahmed'in ölümü  			üzerine bu kez de Yusuf Kadir  			Han ile Mansur arasında savaş çıktı. Bir sûre sonra hiçbirisi kazançlı çıkamayınca anlaşma yapıldı ve ikisi ortak yönetime başladılar. Karahanlı Devleti böylece aynı anda iki kağana birden sahip oluyordu. Bu anlaşmadan sonra Gazneliler üzerine ortak bir  			sefer açıldı ama, gene Belh yakınlarında 			Karahanlılar yenildiler. Yenilgi  			üzerine Şehzade Ahmed ile 			Ali Tekin,  			Mansur'a karşı ayaklandılar.  			Mansur bunun üzerine kendisini dine adadı ve derviş oldu. 			Yusuf Kadir Han büyük kağanlıkta  			tek başına kaldı. Bu kez de kardeşleri ona karşı çıktılar. 			Yusuf Kağan bunun üzerine yardım  			için Gazneli Mahmud'a başvurdu.  			Yapılan anlaşma ile Ali Tekin'in  			eline geçen topraklar geri alınacak ve  			Yusuf Kagan'ın oğlu Muhammed'e  			verilecekti. Anlaşma çerçevesinde Gazneli  			Mahmud harekete geçti. Karşı koyabilecek gücü kendinde  			bulamayan Ali Tekin kaçtı. 			Gazneli Mahmud onu izlemeyerek 			Gazne'ye geri dönünce Ali Tekin, 			Buhara ve Semerkand'da yeniden duruma egemen oldu.  			Karahanlı hanedanı içindeki savaşta daha sonra  			Yusuf ve oğullarının şansı açıldı. Savaşlardan yengi  			ile çıktılar ve ülkede birliği yeniden kurdular. 			Yusuf Kagan'dan sonra yerine  			oğulları Süleyman ile 			Muhammed geçtiler. 			Gazneliler ile anlaşmazlıklar  			sürdüğünden arada bazı savaşlar oldu. Kısa bir süre sonra taht  			kavgası yeniden başladı.

 			Muhammed ve İbrahim  			kardeşler, kendisini büyük kağan sayan  			Kadir Han oğlu Süleyman'dan  			ve onun yönetiminden ayrılmaya karar vermişlerdi. 			1042 yılında uygulanmaya  			başlanan bu karar sonucunda Karahanlılar Devleti ikiye bölündü. Doğu  			Karahanlılar ülkesi başkent Balasagun ve civarındaki  			bölgeleri kapsıyordu. Büyük Kağan Balasagun'da otururken,  			bağlı kağanı Kaşgar veya Talas'ta oturuyordu. Batı  			Karahanlılar ise Fergana bölgesiyle Seyhun ve  			Ceyhun nehirleri yöresinde yaşıyorlardı. Batı Karahanlılar büyük  			kağanı önceleri Özkent daha sonra da Semerkand'da  			oturmuş, Batı bölgesi bağlı kağanı ise Buhara'yı merkez  			edinmişti. Doğu ve Batı Karahanlılar arasındaki sınır da Hocand oluyordu. Ortada kesin bir sınır yoktu. Sınır daha çok bu iki devletin güçleri oranına göre çiziliyordu. Böylece bir Türk devleti daha Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş oluyordu.
 
Doğu Karahanlılar  			Devleti
Bu devletin tarihi,  			bölünmeden sonra eskisine oranla durgun geçmiştir.  			Yusuf Kadir  			Han'ın oğlu olan Süleyman 			Batı Karahanlılara kaptırdığı toprakları geri almak için kardeşleriyle arasındaki anlaşmazlıkları sona erdirip her birinin yöneteceği ülke sınırlarını saptadı. Ancak buna karşın bir süre sonra 1056 yılında kardeşi  			Muhammed'in topraklarına  			saldırmaktan kendisini alıkoyamayan büyük kağan yenilerek esir  			edildi. Bundan sonra Muhammed kendisini büyük kağan ilan etti.  			Muhammed kısa bir süre sonra tahtını büyük oğlu  			Hüseyin'e bırakarak  			devlet yönetimini bıraktı. Muhammed'in başka bir eşinden  			İbrahim  			adlı bir çocuğu daha vardı. İşte bu eşi saray darbesi düzenleyerek  			kocasını zehirleyip, eski büyük kağan Süleyman'ı boğdurarak kendi  			oğlu İbrahim'i  			büyük kağan ilan ettirdi. Ancak  			İbrahim de bir süre  			sonra ölünce yerine Yusuf Kadir Han'ın küçük oğlu  			Mahmut 			büyük kağan  			oldu. Mahmut Kağan zamanında  			Kaşgarlı Mahmud,  			Divan-ı Lügat-it  			Türk'ü, Yusuf Has Hacip de  			Kutadgubilik adlı eserlerini yazmışlardı.  			Gene Mahmut döneminde iki  			Karahanlı Devleti arasında sınır konusunda  			bir anlaşma yapılmıştı. Mahmut'tan sonra yerine oğlu  			Omar geçmiş  			ama, kısa bir süre sonra Buğra Han Hasan büyük kağan olmuştur.  			Hasan  			döneminin en önemli olayı Doğu Karahanlı Devleti'nin  			Selçuk  			Hükümdarı Melikşah'ın uyruğu altına girmeleridir.  			Hasan'dan sonra  			başa geçen Ahmet zamanındaki en önemli olay ise Batı'ya doğru  			genişlemeye çalışan Karahitayların yenilgiye uğratılmasıdır. Bundan  			sonra başa geçen İbrahim ise, iç kargaşaları önlemek için  			Karahitayları yardıma çağırdı ve büyük kağan unvanını Karahitay  			Hükümdarı Kürhan'a devrederek Balasagun ve yöresinin bu yeni  			devletin egemenliği altına girmesine yardımcı oldu.  			İbrahim bu  			tarihten sonra Kaşgar'da oturarak İlgi  			Türkmen unvanını taşımıştır.  			İbrahim'den sonra başa sırasıyla  			Muhammed II,  			Yusuf ve  			Muhammed III  			geçtiler. 1211 yılında  			Doğu Karahanlılar 			Karahitaylara karşı  			ayaklandılar ve daha önce esir düşen Muhammed lll'ü esirlikten  			kurtararak Kaşgar'a getirdiler. Bunun Özerine  			Karahitaylar yeni bir  			sefer düzenleyerek Kaşgar'a yürüdüler ve  			Muhammed III ile beraber  			tüm Karahan beylerini kılıçtan geçirerek  			Doğu Karahanlılar  			Devleti'ne kesin olarak son verdiler.
KAYNAK:http://www.denizce.com/tdkarahan.asp